26 Ağustos 2010 Perşembe

Neden Hayır? (Anayasa Tartışmaları)



‘Bu maksatla; hepimizin tek tek saygıyla andığı öğretmenlerimizin, Der’li, Bir’li derneklere üye olarak bölünmelerine izin verilmeyecektir.’’ 
                                                                       12 Eylül Sabahı, Kenan Evren


 Sağcısının da, solcusunun da aynı fikirde olduğu, bir neslin üstünden geçen olay 12 Eylül ve onun baş mimarı, Kenan Evren’dir. Anayasa değişikliği serüveni bu argüman kullanılarak başlatıldı; 12 Eylül ile hesaplaşılacak, ülke halen yürürlükte olan anayasanın anti-demokratik unsurlarından arınacaktı. Ancak iktidar, 12 Eylül kurumlarını ve unsurlarını ayıklama yoluna girerken, büyük bir ayrım yaptı ve elinde bulundurduğu YÖK’ü ve demokrasinin önünde duran en önemli unsuru, %10’luk seçim barajını göz ardı etti.

‘‘Yargının içinde dernek kurulur mu? Biz bunu 12 Eylül öncesinde gördük. Emniyet teşkilatının, milli eğitimin içinde maalesef sendikalar oluştu, dernekler oluştu’’ Bu özlü söz, ne yukarda olduğu gibi darbe sabahında Kenan Evren tarafından, ne de başka bir darbeci komutan tarafından söylendi. Bu sözün sahibi, sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, iktidar sahibi olmanın verdiği özgüvenle, hem Kenan Evren’e bu kadar çok nasıl benzenilebileceğinin kilometre taşlarını bize gösteriyor, hem de benzediği insana nasıl karşı olabileceğini, ortaya koyduğu anayasa taslağında anlatarak kendi değimiyle, bir ters mıknatıslanma örneği veriyor.

Anayasa taslağına gelmek gerekirse, taslağın kamuoyunu -özellikle sol kesimleri- en çok meşgul eden maddelerinden biri; memurlara verilen toplu sözleşme ve grev hakkı. İçeriğine girmeden bakıldığında olumlu bir izlenim bırakan madde, şöyle bir hüküm içermekte;‘‘Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu sözleşme hükmündedir.’’ Bu hüküm, Hakem Kurulu diye bir kurul ortaya çıkarıyor ve birinci dereceden karar mercii haline getiriyor. Bu durumda, Hakem Kurulu’nun kararları, toplu sözleşme sırasında ortaya çıkan sorunları çözüyor, almış olduğu kararların kesin ve toplu sözleşme hükmünde olması nedeniyle memurların hakem kurulu kararlarını kabul etmeme hakkını önlüyor ve ardılı şekilde grev hakkını anlamsızlaştırıyor.

Anayasa Mahkemesi işleyişine de yeni düzenlemeler getiren taslak, cumhurbaşkanına 10’u farklı yerlerden önerilerek, 4’ü doğrudan atayacağı adaylar olmak üzere, 14 aday atama hakkı veriyor. İktidar, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi nedeniyle atanacak 14 üyeyi de dolaylı yoldan halkın atamış olacağını söylüyor. Ancak üstünde durulması gereken bir durum var ki; cumhurbaşkanı %60 oy alıp da oraya oturur ve fikirleri doğrultusunda tercihlerini yaparsa geriye kalan seçmenlerin görüşlerinin bir çırpıda silinip atılmasından farksız bir hal alır bu madde. Azınlık hakları konusunda büyük faaliyetlerde bulunduğunu iddia eden bir iktidarın, siyasi anlamda çoğunluğun egemenliğini kabul etmesidir ve anlamsızdır, yargıyı egemenlik altına alma amaçlıdır.

Demokrasi getireceği söylenen bir taslakta; %10’luk seçim barajından, YÖK gibi darbe sonrası oluşturulmuş anti-demokratik bir kurumdan, kültürel ve sosyal haklardan söz edilmemesi; tek parti dönemindeki anti-demokratik yapıyı eleştiren bir iktidarın, cumhurbaşkanlığı gibi bir yapıya ek olarak yeni görevler vermesi, memura hak verdiğini iddia ederek kandırması, amacın ülkenin değil, siyasi iktidarın önünü açmak olduğunu maalesef gözler önüne seriyor.
Bu yüzden;12 Eylül’e bir daha HAYIR!
  
2010 Temmuz, yer Ankara. Hak-İş, iktidar partisinden daha önce, işçilerin haklarını savunmak için, yine işçilerin maaşından kesilen parayla Ankara’nın birçok yerinde billboardları süslerken.

1 ses çıkmış:

Unknown dedi ki...

Sayfayla ilgili, sizinle birşey konuşmam lazımda acaba nasıl ilteşime geçebilirim.

 

Term Life Insurance Quote