28 Nisan 2010 Çarşamba

Bir Acayip Adam: Mustafa Suphi - 1 (İnceleme)


      1910’lu ve 1920’li yıllarda Anadolu coğrafyasında sol akımların kaynağını, Avrupa’ya okumak için gönderilmiş öğrencilerin sempati duyduğu Spartakist ve benzeri akımlar, Ekim Devrimi sırasında Rusya’da bulunan vatandaşlar veya savaş esirlerinin gözlemleri ile bu süreç zarfında Anadolu’da bulunduğu halde yapılan propagandalarla farklı ideolojiler benimsemiş insanlar oluşturuyordu.
      Bu sayıda ayrıntılarıyla anlatacağımız Mustafa Suphi de Ekim Devrimi sırasında Rusya’da bulunmuş ve Bolşevik ideolojisini benimsemiş, benimsediği ideolojiyle kurduğu TKP’yi Türkiye’ye taşımak ve Millet Meclisi ile temasa geçmek için geldiği Anadolu topraklarında katledilmiş bir siyasetçiydi.
      1882 senesinde Trabzon’da başlayan hayatı, Paris’ten Kazan’a, İstanbul’dan Bakü’ye kadar birçok şehirde geçti. 1906 yılında bitirdiği İstanbul Hukuk Mektebinden sonra, öğrenimini devam ettirmek için Paris’e gitti ve burada Siyasal Bilgiler dalında eğitim aldı. Üniversite yıllarında Tanin Gazetesi’nin Paris muhabirliğini yaparak başladığı gazetecilik, onun hayatını devam ettireceği meslek olacaktı. Türkiye’ye döndükten sonra, o dönem Türk milliyetçiliği yapan Milli Meşrutiyet Fırkası’nın yayın organı olan İfham Gazetesi’nde yayın müdürlüğü yaptı. Bu süreç içersinde İttihat ve Terraki partisine karşı muhalefet eden Mustafa Suphi’nin, dönemin sadrazamı Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesinden önce İfham Gazetesi’nde yazdığı bir yazı, sadrazamın öldürülmesiyle alakalı görülmüş ve Suphi, Sinop’a sürülmüştü. Ancak bu cinayet nedeniyle birçok tutuklama yapılması ve bu tutuklamaların birçoğunun İttihat ve Terakki partisi muhalifi olması da ayrıca dikkat çekicidir.
    Sinop’ta yaşadığı sürgün hayatı nedeniyle 24 Mayıs 1914 tarihinde Kırım’a kaçtı. Şehre gelişiyle birçok yerel gazeteye haber olan Mustafa Suphi, Kırım’da bir ay gibi bir süre kaldıktan sonra temmuz başında Bakü’ye gitmek için yola çıktı. Temmuzun son günleri vardığı şehirde kaldığı süre zarfında, İkbal ve Basiret gazetelerinde yazılar yazan Mustafa Suphi’nin genellikle üstünde durduğu konu Osmanlı’nın savaşa girip, girmeyeceği ve bu nedenle duyduğu endişelerdi. Ağustos sonunda ayrıldığı Bakü’den Batum’a giden Mustafa Suphi’nin amacı; Rus orduları tarafından esir alınmış Osmanlı askerlerinin durumlarıyla ilgilenmekti. Fakat bu dönemde Rus makamlarının, tüm Türk vatandaşlarının ve askeri esirlerinin tutuklanarak Rusya’nın iç kesimlere gönderilmesi kararı alması üzerine Kalugu adlı şehre gönderildi. Kalugu’da diğer savaş esirleri, demiryolu vb inşaatlarında çalıştırılırken Mustafa Suphi’nin kendine ait bir daireye taşınmasına izin verilmişti. Suphi, bu sıralar Fransızca dersleri vererek geçimini sağlıyordu. Fakat Kagula’daki hayatı uzun sürmedi ve 9 Eylül 1915’te, şehirde bulunan tüm Türk vatandaşları ve esirleriyle beraber Ural’a gönderildi. Ural’da fabrikalarda çalıştırılan Suphi, fabrikada tanıştığı bazı Bolşeviklerle ilişkiler kurarak, onlardan Marksist yayınlar aldı ve Sosyalizm ideolojisiyle ilk olarak tanışması bu dönemde oldu. Her ne kadar bu konuyla ilgili bazı araştırmacılar Suphi’nin Paris dönüşünden beri sosyalist olduğu belirtseler de, ne Paris dönüşü yayın müdürü olarak çalıştığı Türkçü ideolojiyi benimsemiş Milli Meşrutiyet Fırkası’nın yayın organı olan İfham Gazetesi’nin görüşleri sosyalistti, ne de o dönemde yazıları yayınlanan Mustafa Suphi bir sosyalist yazar havası veriyordu. Yaşadığı değişimden sonra aynı yıl içinde Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ne katılan Suphi, harp esirleri arasında Bolşevikliği yayarak faaliyet göstermeye başladı.
    Mart 1918’e kadar geçen süreç, Mustafa Suphi’nin sosyalist ideolojiyle yoğrulduğu ve Türk esirleri arasında Bolşevik ideolojiyi yaymakla geçirdiği dönemdi. Suphi, Mart 1918’de geldiği Sovyet Rusya’nın başkenti olan Moskova’da ilk iş olarak Stalin başkanlığındaki Milliyetler Komiserliği’nin bir alt şubesi olan Müslüman Komiserliği’ne gider ve bir süredir niyetlendiği Arap alfabeleriyle yazılmış Türkçe bir gazeteyi kurup kuramayacağını sorar. Daha sonra Stalin’in verdiği izinle kurulan ve başyazarı Mustafa Suphi olan Yeni Dünya isimli gazetenin ilk sayısı 27 Nisan 1918 tarihinde basıldı. Gazetenin en büyük amaçlarından biri Kafkaslarda, Türkiye’de yaşayan Türk topluluklarına ve Rusya’nın çeşitli yerlerinde bulunan 60 bin Türk savaş esirine Marksist ve Leninist ideolojiyi ve Ekim İhtilalı’nın amaçlarını anlatmak, insanları Bolşevik devriminin saflarına çekmek ve Bolşevik Enternasyonal ordularına dahil etmekti. Moskova’da 13 sayı çıkan Yeni Dünya Gazetesi’nin başyazarı Mustafa Suphi’nin yazıları o dönemki iktidarda olan İttihat ve Terakki’ye karşı büyük eleştiri içeriyordu. Bu nedenle dönemin Osmanlı Moskova büyükelçisi; Sovyet Dış İşleri Bakanlığı’na iki nota veriyor, fakat bu iki notanın gazete üstünde bir etki yaratmaması üzerine, dış işlerden sorumlu halk komiseri Çiçerin ile görüşüp gazetenin kapatılmasını sağlıyorken bir ay sonra yayın hayatına geri dönen Yeni Dünya, İttihatçı hükümeti eleştirmeye devam etti.
       Bu noktadan sonra atılacak adım artık teşkilatlanma çalışmalarına başlamak olacaktı. Bu fikrin ilk defa ortaya çıkmasında Mustafa Suphi’nin 1918 yazında Müslüman Sosyalistler Kurultayı’na katılmak için gittiği Kazan’da tanıştığı Türk Sosyalistler etkili olmuştu. Onlarla yaptığı konuşmalar neticesinde alınan kararla Türk Sosyalistleri Konferansı, Rusya’nın çeşitli yerlerinden gelen 15 delegenin katılımıyla 22 Temmuz 1918 tarihinde Moskova’da açıldı. Konferansın açılış konuşmasını yapan Mustafa Suphi, konferansın amacını ‘‘İşte biz Türk proletaryasını sosyalizm ile teçhiz ve teslim etmek, bu genç ve cevherli kuvveti enternasyonal saflarına eriştirmek içindir ki, Rusya’nın geniş memleketlerinde harb-i hazır serpilip dağılmış olan Türk işçi, köylü ve asker vekillerini bir araya toplamış bulunuyoruz.’’ diyerek açıklamıştır. Bu konferansta alınan ve TKP’nin temelini oluşturan karar ise Türk Sosyalist Komünistleri Teşkilatı’nın (TSKT) kurulması ve bu teşkilattan bir parti yaratma fikriydi. Türk Sosyalistleri Komünist Teşkilatları kurulmuş fakat Türkiye ve Avrupa’daki komünistlerin katılımının sağlanması için üç ay sonra yapılması kararlaştırılan konferans çeşitli sebeplerle yapılamamış, partinnin kuruluşuysa bu nedenle iki yıl gecikmeli olmuştu.
Konferans sırasında alınan kararla üç ay sonra tekrar toplantı yapması sonuca bağlanan teşkilat, bu toplantının yapılamaması ve bu süreçte teşkilatın programsız kalması üzerine Rus Komünistleri programı ile Sosyalist Rusya Anayasası’nı kabul etti. Alınan bu karar aynı zamanda Türkiye’de yapılacak devrim sırasında teşkilatın, Rusya Komünist Partisi’yle el ele hareket edeceğini de söylüyordu- ki hareket partileştiği sürece kadar Rusya Komünist Partisi’nin maddi desteğini almıştı.
   Teşkilatın ilk şubeleri Kazan ve Rizan’da açılmıştı. Kazan, içindeki yoğun Türk nüfusu nedeniyle teşkilatın geleceği için önemli bir şehirdi. Örgütlenme çalışmalarını bizzat yürütmek için Kazan’da kalan Mustafa Suphi, bu aralıkta önce Kazan Teşkilat Heyetini oluşturdu, sonra da Türk askeri esirlerinden oluşacak Kızıl Bölüğü’nün, Kazan'da da kurulması çalışmalarını yönetti -ki bu bölük Sovyetlerde yaşanan iç savaş sırasında şehre yapılan hücumlar karşısında aktif rol oynamış, ölüler ve yaralılar vermişti.
   1918 yılı, Sovyetlerin kontrolü altında bulunan azınlıklar, özellikle Müslümanlar için yapılan kongreler ve kurultaylarla geçmişti. Bunlardan biri 5 Kasım 1918 tarihinde başlayan Birinci Müslüman Komünistleri Kurultayı’ydı. Konferansa katılmak isteyen Mustafa Suphi ile yanındaki beş arkadaşı, dönemin Osmanlı Büyükelçisinin çıkardığı söylentiler-ki bu söylentiler Mustafa Suphi ve yanındakilerin komünist olmadıkları yönündeydi- nedeniyle ilk önce kabul edilmemiş ancak Mustafa Suphi’nin izin alarak yaptığı konuşma neticesinde delegeleri ikna etmiş ve konferansa katılmışlardı.
   Yeni başlayan yılla Kırım’a giden Mustafa Suphi’nin iki amacı vardı. İlki, Kırım’da yaşayan Kırım Türkleri arasında propaganda faaliyetleri göstermekti. Çünkü Kırım ve Kırım’ın can alıcı noktası sayılabilecek Sivastapol şehri, Rusya’nın denizlere açılması için çok önemli bir üstü ve bu üsse sahip olmak için Bolşevikler ile Ukraynalılar arasında mücadeleler devam etmekteydi. İkinci amaç ise Kırım’ın Türkiye’ye yakın olmasının doğurduğu avantaj kullanılarak Türkiye’ye deniz yoluyla Yeni Dünya Gazetesi kupürleri ve Türk İşçi ve Köylü Komünist Teşkilatı imzalı bildiriler göndermekti. İki amacın da kısmen gerçekleştirildiği, propaganda çalışmalarının oluşturulan teşkilatla devam ettiği sırada, kimi kaynaklara göre deniz yoluyla Türkiye’ye geçme kararı alan ve bu sebeple Odesa’ya ilerleyen Mustafa Suphi, burada başlayan hücum nedeniyle Moskova’ya kaçtı.
   Üçüncü Enternasyonal’in birinci kongresine Türkiye Komünist Teşkilatı delegesi olarak katılan Mustafa Suphi, konferansın bitimiyle Rus Komünist Partisi’nin 8. Kongresine de katıldı. Bu iki kongrenin ardından Suphi, Türkistan - İran yoluyla Anadolu’ya geçmeye karar verir ancak Hazar Denizi kıyılarının yolculuğa elverişli olmaması nedeniyle üç ay süreyle Taşkent’te kalır. Şehirde bulunduğu süre içersinde Yeni Dünya Gazetesi’ni çıkarmaya devam ederken aynı zamanda Doğu Komünist Teşkilatı içinde bir Türk Şubesi kurmuş ve başına geçmişti. Taşkent’te bulunduğu sırada tanıştığı İttihatçı Süleyman Sami –ki bazı kaynaklar Süleyman Sami’nin İttihatçı olduğunu Suphi’den gizlediğini söyler- daha sonra Türkiye Komünist Teşkilatı’nın Türkiye’de örgütlenmesi için büyük görevler üstlenecekti.
   Bundan sonra Mustafa Suphi’nin ve TKP’nin hikayesi şekillenmeye başlayacaktı. Ama hangi TKP’nin? Çünkü o dönem Mustafa Suphi’nin Taşkent’ten sonraki durağı olan kentte yani Bakü’de zaten bir tane TKP adlı parti bulunmaktaydı. Bu parti,  SSCB ile yakın ilişkiler kurarak Kurtuluş Savaşı sırasında onlardan destek alabilmek amacıyla 1919 sonunda veya 1920 başında TBMM tarafından kurdurulmuştu. Kurucuları ise Anadolu Hükümeti veya Kazım Karabekir tarafından gönderilmiş eski İttihatçılar ya da askerler idi. Mustafa Suphi mayıs sonunda geldiği Bakü’de, bu partiyle temasa geçti ve hatta partinin yayın organı olan Yeni Yol adlı gazetede kendisinin yazıları yayınlandı. Bu sürede, TKP’nin komünistlikle ilgisi olmadığını anlayan Mustafa Suphi, partiyi ele geçirmek için çalışmaya başladı. Eskileri tasfiye ederken çok akıllı bir politika izlerken partiyi tamamen ortadan kaldırmamış, parti üyeleri arasında kendi yanına çekebildikleri çekmiş, düşüncesi uyuşmayanları tasfiye etmiş, yani bir çeşit ayıklama yapmıştı. Bu ayıklamadan sonra yönetimi ele geçiren Mustafa Suphi, teşkilatlanma hareketlerine Bakü ve Kafkasya’da başlamış, daha sonra rotası Anadolu topraklarına doğru kaymıştı. Türkiye Komünist Teşkilatı’nın, Rusya Komünist Partisi’ne yazdığı bir raporda, 1920 yılının yazında İstanbul, Trabzon, Erzurum, Samsun, Ankara, Konya, Zonguldak, Tokat şehirlerine teşkilat propagandacılarının gönderildiği belirtilmiştir. Teşkilatın Türkiye’de yayılması için görev yapanlardan biri olan Salih Zeki’ye bu süreç içinde Trabzon, Erzurum, Sivas ve Ankara bölgeleri için vekalet verilmişti. Ancak bu vekalet yalnızca propaganda yapmak için değil, aynı zamanda eylül başında yapılması planlanan iki kongre için delege toplama amacı da güdüyordu. Bunlar, 1-7 Eylül 1920 tarihinde yapılacak Doğu Halkları Birinci Kongresi ve 10 Eylül 1920 tarihinde açılacak Türkiye Komünist Teşkilatı kongresiydi. Erzurum’dan sonra Trabzon’a geçen Salih Zeki, burada delege toplamak için çalışmalarda bulunmuştu. Yaptığı propaganda çalışmaları için Ankara bölgesine gönderilen Süleyman Sami ise Yeşil Ordu ve Hafi Komünist Partisi gibi örgütlerle bağlantıya geçmiş, bunların arasından delege toplamaya çalışmıştır. Zonguldak bölgesinde propaganda çalışmalarını yürütenler bu bölgede 250 kişiyi teşkilata üye ettiklerini Bakü’ye rapor ettiyseler de bu sayının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ortaya çıkamamıştır.
       Anadolu’ya yapılan bir başka propaganda yöntemiyse Yeni Dünya Gazetesi’ydi. Gazete, Mustafa Suphi TKP yönetimini ele geçirdikten sonra Bakü’de yayın yapmaya başlamış, Şubat 1921’e kadar 19 sayı da bu kentte basılmıştı. Mustafa Suphi’nin verdiği bilgilere bakıldığında Gazetenin 4.000 adet basıldığı, bunların 2.000 adedinin Türkiye’ye, 1.000 adedinin Azerbaycan’a, 700 adetinin de Rusya ve İran’a gönderildiği, kalanının da depolarda saklandığı görülmektedir.  Türkiye’ye gönderilen iki bin adet gazetenin propaganda aracı olarak kullanıldığı da gayet açıktır.
            Buraya kadar TKP’nin 1. Kongre’sine kadar yaşanılan süreci ve Mustafa Suphi’nin hayatını özetlediğim yazı, iki sayılık bir dizinin ilk kısmıydı. Kongreyi, TKP’nin Anadolu’ya naklini ve şairin deyişiyle “göğsümüzde on beş yara açan” konuyu anlatacağım sonraki sayıda görüşmek üzere.    

Kaynakça: Yavuz Aslan, Türkiye Komünist Fırkası'nın Kuruluşu ve Mustafa Suphi - Türkiye Komünistlerinin Rusya'da Teşkilâtlanması (1918-1921), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997.
Alpay Kabacalı, Türkiye’de Siyasal Cinayetler, Gürer Yayınları, İstanbul, 2007
İ.Bilen, Çetin Savaş, Konuk Yayınları, İstanbul, 1978
Ufuk Uras, Kurtuluş Savaşı'nda Sol, Altın Kitaplar , İstanbul, 2007


0 ses çıkmış:

 

Term Life Insurance Quote