28 Nisan 2010 Çarşamba

Yaşamın Ucuna Yolculuk (Eleştiri)


Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır.

Okuduğum ilk Tezer Özlü kitabı bu; daha önce hakkında hiç araştırma yapmamaya, söylenecek en ufak kelimeye bile kulağımı tıkamaya karar verdiğim bir yazara daha önyargılarımı, peşin hükümlerimi bir bir kırma fırsatı verdim. Ben, yıkımı inşa ettim; O’ysa yıkımı yaşamıştı...

Belki de orta sınıf hayatından, kurumlarından bıkmış bir kadın olarak bohem hayatı yaşamaya cesaret etmesiyle başlıyor her şey ya da çocukluğunda Dostoyevski, Gogol okumasıyla. Önemli değil, biz geriye değil, yaşamın ucuna doğru yolculuk ediyoruz.

Tüm kitap Pavese’nin alıntılarına bürünmüş, üstündeki kasveti çektiğinizde elinizde kalan iskelet de yine bu çarpıcı sözler oluyor. Bunun dışında Kafka ile Svevo da esere hakim havayı oluşturmuş; öyle ki Kafka’nın mezarı başında bir ağacın altına oturmuş Tezer Özlü’nün görüntüsü, gözümden gitmiyor bir türlü.

Şehirleri geçtikçe intiharın mı, Pavese’nin mi izini sürdüğümüz iyice belirsizleşiyor; sanki yolculuğu boyunca burjuva kastından, orta sınıf ahlakından uzaklaştığı gibi kaderini şairinkine de eklemeye çalışıyor Özlü, fakat nereye giderse gitsin kendisinden uzaklaşamadığının farkında değil gibi. Sayıklıyor, bunalımlar ve coşkuların çelişkileri arasında sallanıyor durmadan; çizgiyi geçse bile geri gelecekmiş gibi, tanrı ona bu hakkı bahşetmiş, hatta o yaşama asılarak bunu elde etmiş gibi doğal bahsediyor her şeyden.

Günlük detayların akıcı anlatımında aslında bir başka gerçekle de yüzleşiyoruz, Tezer Özlü hala yaşamı anlatıyor. Her gün yeni bir aşkla yaşıyor, başlıyor; yaşamın hiçbir zaman bitmeyeceğini bile söylüyor bir yerde. Tüm yaşamı, gökyüzünün altında bir tatil gibi.

Yine de hakim olan havada, Beat kuşağını temsil eden sefaletin ihtişamından çok güzelliğin, güzel ölmenin estetiği öne çıkmakta. Yalnızlığın sorumluluğunu insanın sırtına yüklerken çareyi yabancılarda arıyor, şefkati ve kibarlığı tanımadığı insanlarda buluyor. Samimi üslubunun da etkisiyle okur, iyice benimsediğinde, karşısına çıkan erkekleri kıskanmaya başladığındaysa kendinden utanıyor; Özlü onun bu halini görse ne düşünürdü kim bilir!

Sona yaklaştığımızda, intihar izleği gittikçe belirginleştiğinde aslında Özlü’ye çocuksu, hatta bir açıdan da ergen bir yan atfetmek da mümkün; zira kitap boyunca Pavese’nin intiharına duyduğu hayranlık, Svevo’nun sigara içişine özenmesi, anlatımın yer yer fazla arabeskleşmesi gibi bazı detaylar insanı kuşkuya düşürüyor; acaba Pavese kendini öldürmese Tezer Özlü ne yapardı, diye ve kitabın bittiği, yalnızlığın intihar da dahil her şeyi içine aldığı noktada da kendine sormadan edemiyorum: Şimdi yaşasa değil de o an intihar edip tekrar doğsa kendini aşabilir miydi Tezer Özlü

0 ses çıkmış:

 

Term Life Insurance Quote