28 Nisan 2010 Çarşamba

Yangın (Öykü)



“ yanıyor, yanıyor
orada bir ev yanıyor,
                geçmişim, geleceğim
sanki her şeyim yanıyor.”

Gökyüzüne simsiyah dumanlar yükselir ahşap konaktan. Alevler içindedir konak. Her bir tahtasından çıtırtılar gelir. Belki çığlık çığlığadır da kimse duymaz . Etrafında bir sürü insan vardır telaş içinde. Ellerinde su dolu kovalarıyla koşuşturan koca göbekli adamlar, sırtında yeleği ayağında terliğiyle uyku mahmuru kadınlar. Kadınlar bir öbek oluşturmuşlardır bile. Kendi aralarında yangının çıkış sebebini tartışırlar, uykularından nasıl uyandıklarını birbirlerine anlatırlar.  
Turuncu adamlar beklenir. Önce dar sokaklarla boğuşurlar, sonra yangına koşarlar. Kırmızı arabaları vardır, siren çala çala gelir. Uyandırır insanı uykusunun en derin yerinden. Hayırdır inşallah, dedirtip bir çırpıda kaldırır yataktan. Ellerinde uzun hortumları olur adamların. Beyaz köpükler boşaltırlar alevlerin üzerine. O beyaz köpüklere baktıkça insanın aklına denizin köpüklü dalgaları gelir, aynı zamanda deniz kıyısında esen hafif bir meltem…  Yangınlı gecelerde ise rüzgarın deniz kıyısındaki halinden eser yoktur, sanki inadına eser de, alevleri körükler.  Bir anda yangının suçlusu o oluverir.
Tarihi bina tarihe gömülürken gecenin içinde yanan yalnızca ahşap değildir. O binayı tarihi yapan her ne varsa, ne yaşanmışlıklar ne anılar, hepsi de kül olur ertesi güne. Konaktan geriye kalacak da yalnızca gece gibi siyahlıktır. Uçuşurlar toz toz sokakta.  çok geçmez üstünden, makineler gelir, tayin edilmiş kader gerçekleşir. Şehirdeki taş binalara bir yenisi eklenir birkaç ayda.
Akşam haberlerine çıkar da ünlü olur üç dakikalığına bizim konak (Mahalledekiler öyle der, kadınlar kocalarına ekranı gösterip “Bak bak bizim konağı gösteriyorlar bey, sesini açsana”. Oysa hiç onların olmadı ki o konak…). Yangının elektrik kontağından çıktığı tahmin edilmekte ancak kundaklanmış olma ihtimaline karşı da çalışmalar sürmektedir.  Elbette, küllerin üzerinde çalışır ya görevliler, her şey bittikten sonra.
***
Alev alev bir çift göz bir kenardan konağı seyreder. Alevli saçları karmakarışık bir kız çocuğudur bu, 10 yaşında anca. Sessizden bir veda gerçekleştirir konağına.  Ve pencere önünde ya da kaldırım kenarında oturup hayallerinde kaybolduğu saatlere, günlere…  Konağın yerine yapılacak yeni binaya bakmayacaktır evinin penceresinden,  hayal aleminin anahtarı olamayacaktır o yeni taş bina. (Bazen pembe tüller içinde sihirli değneğiyle bir dokunuşta her şeyi değiştirebilen periler yaşatmıştı konağında, belki evlenip konağın beyaz perisi oluvermişti…) Dedim ya o gece, yalnızca ahşap değildir yanan.
Yanan son ev, yanan son hayaller…Hayır, yangınların bir sonu gelmeyecektir o kızın ülkesinde.

0 ses çıkmış:

 

Term Life Insurance Quote