28 Nisan 2010 Çarşamba

Yalnızlık (Öykü)

Kim yalnız değildir ki şu kocaman dünyada? Hangimiz söyleyebilir ki “Ben yalnız değilim!” diye cesurca? Eğer söyleyebiliyorsanız bir bakın arkanıza, kim vardı? Kim geldi yanınıza? Eğer her şeyin geçici şeylerle kapatıldığı bir dünyada, yalnız olmadığınızı söyleyebiliyorsanız, siz başından kandırmışsınızdır belki de kendinizi. Yalnızca ben yanılıyorumdur belki de…
Sadece, insanların da benim durumumda olduğunu düşünüp mutlu oluyorumdur belki de. Belki de Yalnızlık bir hastalık gibidir. Yalnız olan kişinin düşüncelerini ve yüreğini yemektedir bu hastalık ve ben, bu yüzden yanılıyorumdur düşüncemde. Ancak tek bir tedavisi var yalnızlığın, bunu biliyorum. Fakat o tedaviyi hastanın karşılaması imkansız… Ne yazık… Yalnızca dışarıdan gelecek yardımlarla iyileştirilebilir bir yalnız, ona tutunabilecek bir dal uzatılmasıyla tedavi edilebilir yalnızca…
“Tutun! Kurtarın yalnızı, atlayacak aşağıya! Bırakacak kendini, salıverecek uçurumdan boşluğa!” Ah, nasıl da duymak isterdim bu sözleri ardımdan! Ancak bir yalnıza bunları söyleyenler yine onu tanımayanlar, onunla tek bir dakika bile geçirmemişler olacak. Yalnız, eğer bunlara kanıp atlamazsa da yeniden dağılıp gidecek hepsi…
Yine hüsran… Ne yazıktır ki sadece mutlu olmak istemekteydi Yalnız. Sadece insanlarla birlikte mutlu olabilmek, fark edilebilmek, en azından onun da bu dünyada var olduğunun farkında olunmasını istemekteydi. Çok şey istemiyordu. Hayır! Kesinlikle çok bir şey değil, sadece bir selam verselerdi insanlar ona sabahları ve bir de akşamları, tek istediği buydu Yalnız’ın. Ama onu öldürmek isteyendi zaten insanlar. Bir insan nasıl düşmanından dost olmasını ister? Düşman neden farkına varsın ki onun? Neden sevsin insanlar sürekli konuşmak isteyen bir insanı? Zaten ülkelerin sınırları çizilmişken niye uğraşsınlar boş bir adayla? Neden yeni bir ülkenin kurulmasına izin versinler dünyada?
“Bakın elinde bir şey var, kurtulacak sanırım!” Ansızın gülümsedi Yalnız. Vazgeçti uçurumdan atlamaktan, belki de (Elindekinin en sevdiği kalemi olduğunu geç fark etmişti insanlar.) atlamayacaktı başından beri. Yalnızca yazmak istiyordu dertlerini kağıda. Gerek yoktu bu kadar gürültüye. Mutluydu zaten başından beri. Sadece fark etmeliydi yalnızlığın aslında hastalık değil, hastalıklı insanlardan kaçış olduğunu. İstemedikleri hayatları sırtlanmış insanlardan kaçış olduğunu fark etmeliydi sadece yalnızlığın. Aslında bunu çoktan fark etmişti. Ama belki o da bir rol istiyordu hayatta oynayabileceği. Herkes gibi olabilmek istiyordu. Herkes ise onun gibi olabilmeyi… Bilmiyordu iki taraf a da, her türlü işkence demek olduğunu yaşamanın; her şekilde katlanılmaz bir acı olduğunu. Bu yüzden düşünmemek için sürekli kendilerini oyalayacak işlerle meşgul olduklarını...
Belki de sırf düşünmemek için seçilmişti bu hayatlar bize. Sırf düşünmememiz için uyuşturulmamız için kullanılmaktaydı bunca madde. Okul, iş, para, lüks, giyim, moda; hepsi sadece uyuşturucuydu aslında. Sadece kendimizin farkına varamayalım diye. Her şeyi başarabilecek güce sahipken sadece bize verilenle yetinelim diye, asla bir adım sonrasına geçemeyelim diyeydi her şey.
“Atlayacak, bıraktı kendini aşağıya! Hayır! Düşmüyor, havada asılı kaldı! Uçuyor... Ve bizden uzaklaşıyor uçarak! Tek eğlencemiz de gitti işte, hadi şimdi dönelim sıkıcı yaşantılarımıza ve yapalım bize düşen işleri yeniden yıllarca…” bitmişti yalnızın kalemi ve bırakmıştı son yazdığı kağıdı insanlara ama o kağıt asla okunmayacaktı zaten. Çünkü herkes bir delinin ne dediğini anlamaya uğraşmayacak kadar meşgul olacaktı hayatta…

Yalnız Adam…

0 ses çıkmış:

 

Term Life Insurance Quote