28 Nisan 2010 Çarşamba

Dante'nin İlahi Komedya'sı (Deneme)




Uzak bir eser İlahi Komedya, anlaşılması zor bir eser; okuyanların “sıkıcı”, “karışık”, “iğrenç” veya “bir şey anlatmıyor” diyerek nitelendirdiği ve ya nitelendirebileceği bir eser. Doğduğu topraklar olan İtalya ve Avrupa’da bile çok geç okunmaya başlanmış, ancak yüzyıllar sonra çevirileri yapılmış. “İtalyanlar ilahi derler ona. Gizli bir ululuk bu. Bir sürü yorumcusu çıkmış, bu da anlaşılmaması için bir sebep belki de. Şöhreti gün geçtikçe kök salacak. Çünkü okuyanı yok. Hiçbir zaman okunmayacak Dante. Benim kütüphanemden Arioste’u aşıran çok oldu ama Dante’yi kaldıranı hiç görmedim.” diye yakınıyor Voltaire de bu gerçekten.
Bu satırları okumak insanın aklına İlahi Komedya ile aynı kadere sahip olan diğer kitapları getiriyor: Bu dünyanın kötülüklerinden yakınan, suç işleyenlerin bir gün cezalarını ağır bir şekilde çekeceğinden bahseden, yeri gelince “iyi” olanlara; yani acı çekenlere öğütler veren ve onlara -bu kötülük dolu dünyada iyi kalmayı başarabilenlere- güzelliğinin en iyi edebiyat örnekleriyle bile anlatılamadığı (Dante’nin ışık figürüyle abartılı ve sıkıcı anlatımı) harikalarla dolu ödüllendirme mekanını vaat eden kitaplar…
Evet, kutsal kitaplar geliyor insanın aklına. İnsanlar Avrupa’da İlahi Komedya’yı hep bu nitelikte gördüler; o, mukaddes kitap gibi misyonu olan bir kitaptı: Kötülerin baş gösterdiği azılı bir dünyada, iyilere kötülerin nasıl cezalandırıldığını ve bu azılı dünyada acılar, haksızlıklar, eziyetler vs. içinde olan insanların diğer dünyada bu durumlarından kurtulacaklarını ve hatta ödüllendirileceklerini anlatıyordu veya onlar, kitabın kendilerine bir şeyler anlattığını zannediyorlardı.
İşte yanıldıkları yer de burasıydı bütün bu insanların: İlahi Komedya hiçbir misyon altında yazılmadı. Dante eserini yazmaya başladığında 27 Şubat 1302’de başlayan sürgün yıllarındaydı ve 10 Şubat’tan beri de gıyaben ölüm cezasına mahkumdu. Siyasetin kirli sularında yelkenini açmayı denemişti Dante ve bu kirli sularda yüzen bütün köpek balıklarını ve içine girdiğinde kendine çeken denizin mille kaplı tabanını görmüştü. Bu denizde barınamadı Dante, barındırmadılar. Zaten taparcasına- hatta İlahi Komedya’sının Cennet’inde, Tanrı’nın ve onun güzelliğini karşılaştıracak ve Tanrı’nın güzelliği karşısında onun güzelliğini arayacak kadar- sevdiği kadından -Beatrice’den- ayrılmış Dante, sevdiği vatanından da ayrılmak zorundaydı. Bitmek bilmeyen sürgün yıllarında kaleme aldı eserini, nefretini kustu kağıtlara. Alınabilecek en büyük intikamı aldı düşmanlarından; kendi kafasına göre kurduğu Cehennem’ine attı onları, hem de düşünüldüğünde dahi iğrenilecek ağır işkencelerle dolu cezalar vererek. Bu şekilde rahatlatmıştı belki de kendisini zorluklarla geçen sürgün yıllarında, nefretini içine gömmemiş, tam tersine düşmanlarına çirkin maskeler takarak ilerde eserini okuyacaklarına dağıtmıştı.
Dante’nin Cehennem’inde ceza çekenler sadece onun düşmanları değildi. Alegori ustası; Hıristiyanlığa zarar veren ya da onu bölmeye çalışan, onun döneminde ve daha öncesinde yaşamış din adamlarını, siyasetçileri, kralları, prensleri, lüks düşkünlerini, vatan hainlerini ve hatta diğer dinlerde önemli yeri olan şahsiyetleri dahi (Müslümanlığın bir anda kaynağından yeni çıkmış bir nehir gibi hızla yayılmaya başladığı bir dönemde dahi Hz. Muhammed’i Cehennem’ine atmıştır Dante.) cehenneminde cezalandırdı. İyi bir Hıristiyandı Dante, dindaşlarının desteğini de nasıl alacağını biliyordu ve Cehennem’i ile onları memnun etmesini de bildi. Ama aslında onları memnun etmek için yazmamıştı İlahi Komedya’yı, tek istediği intikamdı ve onu da en iyi şekilde aldı. Öyle ki onun düşmanları bütün Hıristiyan aleminin düşmanlarıydı artık.
İlahi Komedya baştan sona kadar Dante’nin hayatının izleri ile dolu. Bundan dolayı Dante’nin hayatını bilmeden İlahi Komedya’yı anlamaya çalışmak nezleyken koku almaya çalışmak gibi nafile bir uğraş olur. 1265 yılının mayıs ortalarında Saint-Jean Baptiste Kilisesi’nde bir bebek karanlık bir dünyaya gözlerini açmıştı. Durante ismi verildi bu bebeğe, Durante Alighieri. İtalya’nın başıboş sokakları kucaklamadı hiçbir zaman onu. Gül bahçesi değildi İtalya, yalanlar ülkesiydi, cinayetler ülkesi; günahlar akıyordu çeşmelerinden.” Esir İtalya, korkunç bir kasırgada kaptansız kalan gemi, bir zamanlar kraliçesiydin ülkelerin şimdi fahişesi.”
Korsan Donati’nin yandaşları iktidar sürüyordu Floransa’da ayakları insan kanıyla kırmızıya boyanmış olarak. Bütün güzellikler yıkılmıştı, kişisel çıkarlar ve iktidar arzusu esir almıştı insani duyguları ve din adamlar yoluyla da Hıristiyan öğretilerini... Durante kabul edemezdi bunları, suçluları bulacak ve onları tarih mahkemesi önünde cezalandıracaktı.
Geçmişe hep özlem duydu Dante, Mukaddes Cermen Krallığı’nın ruhunun dirilmesini arzuladı. Ancak nefretle baktığı insanların bulunduğu siyaset ortamına girmekten de kaçınmadı. Kim bilir, belki de bu arzuladığı dünyanın-ütopyasının- tohumlarını atmak istemişti.

Dante’nin ve eserinin Avrupa literatüründeki yerinin oluşma süreci ve Avrupalı yazarların bu konuda yaklaşımları ile kitap hakkında görüşleri de araştırılmaya değer bir konu. Bu hususu Cemil Meriç’in eleştiri yazısının bir bölümü yardımıyla anlamaya çalışmak daha faydalı olacaktır:
“Dante’nin dehasını ilk sezen Rivarol. Romantizm, Ortaçağ’ı bayraklaştırırken Dante’yi de göklere çıkarır. Sainte-Beuve, 1845’te nefis bir incelemede (Causeries de Lundi, Cilt 2) bu hayranlığın psikolojik sebeplerini aydınlatır. Dante’yi en çok sevenlerden biri de Balzac’tır. İnsanlığın Komedyası yazarı, eserinin adını Floransalı şairden alır. Lamartine yer verir şaire (Cours Familiers de Littérature, Cilt 3–4). Ama Graziella yazarına göre: İlahi Komedya fani kinlerin gölgelediği anlaşılmaz bir kitap. Tek güzel tarafı üslubu. Dante şiirin Michelangelo’su. Şair büyük ama şiiri kötü.
İlahi Komedya, bir destan sayılabilir mi? Hayır. Uyanıkken görülen bir rüya bu Kahramanı: tayflar. Sahnesi: asırların gecesi. Çağlayanlar gibi uçurumlara akan insan kalabalığı. Victor Hugo Dante’ye çok daha saygılıdır. Tayfların destanını yazan Dante’ye. “Dante bütün karanlığı, bütün aydınlığı dev bir helezonda birbirine katar. Önce inen sonra çıkan bir helezon… Dante, Montesquieu’nün hocası. Kanunların Ruhu yazarı cezaların tasnifini, Cehennemden kopya etmiş. Juvenalis’in kamçısı meşindendir, Dante’ninki alevden (William Shakespeare).

Eliot’a göre, “Modern bir Avrupa dilinde klasisizmin en parlak örneği: İlahi Komedya.”
Dante, Shakespeare, Goethe… Modern şiirin üç zirvesi. Almanya’da bu kanaati kanunlaştıran: Stephan George ve mektebi. Goethe’nin Dante’ye karşı davranışı hiç de açık değil. 1787’de, “İnsan Dante’nin şiirlerinden nasıl zevk alabilir,” der. ”Cehennem iğrenç, Araf karışık, Cennet sıkıcı.”1805’te çok daha takdirkârdır. Cehennem’deki Ugolin hikâyesini göklere çıkarır. Sonra yeniden kötüler Dante’yi; 1823’te Eckermann’ı uyarmak ister:”Dante büyük görünüyor bize, arkasında asırlar süren bir medeniyet olduğu için büyük görünüyor.”
“*

Uzak bir eser İlahi Komedya, anlaşılması zor bir eser; çünkü Dante’nin aşk, hasret, nefret, intikam duvarları ile çevrelenmiş. Bütün bu duvarları aşmak zaten Dante olmak demek…


*Cemil Meriç, Bu Ülke-Kanaviçe(Dante)

1 ses çıkmış:

Unknown dedi ki...

Dante'nin sadece o döneme ait psikolojisinin Komedya'ya yansıtıldığı söylenmiş. Ama Dante şiirinde sadece kendi dönemi değil; mitolojide dahil olmak üzere tarih sahnesinde, insanların dilinde, efsanelerde, destanlarda hangi kahramanlar geçmişse onlara da bir bir yer vermiş. Truva'yı masum Achilleous'u katil, Hektor'a aristo, platon gibi günahsız ama vaftiz edilmemiş dolayısıyla cehennemin en şanslıları arasında yer vermesi o yıllarda bile ne kadar temiz bilince, filozofi karaktere, etik bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Hz Muhammed'e ve Ali'ye karşı saygısız tutumu ise Komedya'nın tek kusurudur benim görüşüm.

 

Term Life Insurance Quote